24 Kasım 2010 Çarşamba

Yaşam Akarken

Eskiden beri insanoğlu yaşamın sırrını aramış durmuş...
Sahi böyle bir sır mı var?
Kimler buna nail olabiliyor?
Ot gibi yaşamak mı mutluluk? Yoksa çok bilgiç olmak mı?
Duymuşsunuzdur; “bilmek mutsuzluk getirir” diye.
Ne yalan bir propaganda. Hiç 'bilenle bilmeyen bir olur mu?'
Bazılarının bazılarını yönetebilmesi için cehalet istenmektedir. Bu uğurda ne felsefeler üretilmekte; mantıklı sanılan.
Oysa bilimsel süzdüğümüz zaman hepsi de safsatadan başka bir şey değildir.

Ben kendi adıma bileyim de bileyim, ille de bileyim... Başka türlü mutlu olamam.
Evet bildikçe, ne acıları, sefaletleri, insanın insana kıyımlarının nedenlerini, niçinlerini fark ediyorum, anlıyorum;
Ağlıyorum ama bilmekten mutluyum.
Günün birinde bu bilmelerdir ki, çareyi de üretecektir... Değil mi?

2 yorum:

laleninbahcesi dedi ki...

bilgi çağındayız artık bilmelerle yüryeceğiz hayatta yoksa bu cehalet ormanında sağ kalmanın imkanı yok...
Sevgili Zeynep, Semerkant; Titanikle başlayıp Hayyam'a, Hasan Sabbah'a kadar uzanan bir hikaye... Okumanı şiddetle önereceğim bir kitaptır...
Sevgimle

kırlangıç dedi ki...

bilmek yada bilmemek...
bazen sadece bir keçi çobanı olmak istediğim o kadar çok olmuşturki,
sürümün peşinde dağdan dağa ve hiç bir şey düşünmeden...
...
ben bilgi çağı demiyecem lale abla gibi,
çağ temizlik çağıymış insan hiç bir şeyi bilmediği zaman...