30 Nisan 2013 Salı

İstanbul Yükseliyor

 
Bu günün isteri bu demek ki. Kapitalin insana dayattığı, gökyüzünü saklayan yüksek binalar. Mühendisler, mimarlar, müteahhitler üst üste koyar yaşamları; içinde oturanlar hem gökyüzünü, hem yeryüzünü görmekten mahrum kalır. Oysa insan,yapısı gereği doğaya el sürmek ayak basmak zorundadır. Bundan yoksun kalınca, ruh açlığı çeken materyalist bir varlık olur. Ondan sonra, mutluluğu ruhsal-sosyal- gelişim, iyi hissetme kursları ve spor salonları gibi kazanç kapısı olan yerlerde veya psikolog kapılarında aramaya başlar. Nereden bakılsa hep meta..
Eskiyi asla savunmam, yenilik her zaman olmalı. Oysa olan, sevgi, saygı, ilgi gibi, insani olan her şeyin yerine paranın konmuş olmasıdır. İlişkiler parayla tartılmaktadır. Bu günün getirdiği ile saltanat süren kapitalizm, dünyanın her köşesinde insan olgusunu öldürmektedir. Böyle giderse robotlar alemine dönmek işten bile değil.
Ne yazık ki bu yüzyıl böyle yaşanacaktır; bir kere girilmiştir. Az yara almak için, esintiye karşı gelmek yerine, akido sporunda olduğu gibi üstüne gelen güçle birlikte savrulmaya bakmak gerek.
 Bu bence, maddi ve manevi yara almamızı daha aza indirecektir.

 Gökdelen acılımı nerelere getirdi beni, dün Kartaldan Kadıköy e gelirken otoyolda sağlı sollu binaları izledim ve resimledim. Bana bunları düşündüren bu yapılar, her yerde hızla artıyor. Newyork’u ve Hongonk’u gözünüzün önüne getirin. Yakında İstanbul’da aynen öyle olacak..
Acaba bu binaların mucitleri, kendileri de yaşıyorlar mıdır bu yaşam alanlarında;
Sizce?

2 yorum:

parıldayan çiçek dedi ki...

Evet doğru yazmışsınız.Dikey şehirler diye adlandırıyorlar.ben yatay şehirlerde doğanın içinde yaşamak isterdim.

ali zafer sapci dedi ki...

GÖKDELEN

Fakir ülkelerde kentlerin içinde gökdelen urları yükseldikçe o balonları şişiren kentlerin sefalet mahalleleri de artıyor.

İstatistikler ilginç ilişkileri açıklıyor.
1. Fakir ve kalabalık ülkelerde büyük metropoller daha çoktur. İstanbul onlardan biridir.

2. Fakir ülkelerde gökdelen daha çoktur.

3. Fakir ülkelerin büyük metropollerinde bilimsel ağırlıklı işlerde çalışanların yüzdesi çok düşüktür (%5-10 arası)

4. Fakir ülkelerin metropollerinde büyük fakir mahalleler vardır.

5. Bu toplumlar, bu dev yerleşmelerin sorumlarını çözecek bilimsel potansiyele sahip değildir. Toplumda bu potansiyel olsa bile, politika böyle bir gücü kullanamaz. Çünkü fakir ülkelerde yapılaşma ile sömürü ikiz kardeş gibidir.

“Bilim Teknik 11.07.2008” TEŞEKKÜRLER.